Yazı Detayı
28 Şubat 2022 - Pazartesi 15:15
 
28 Şubat Dönemi Geri Gelebilir mi?
Dr. Ercan ÖZÇELİK / Yazar, Eğitimci, Sağlık Yöneticisi
 
 

28 Şubat Dönemi Geri Gelebilir mi?

 

Elbette geri gelebilir! Hem de öncekinden daha beter ve ağır şartlar eşliğinde! Çünkü, eski 28 Şubat döneminde ideolojik tahakküm kamu sektörünü, kısmen özel sektörü ve ortak sosyal alanları kapsıyordu. Allah ıslah eylesin, bozduklarını da düzeltmeyi nasip eylesin ama; şimdiki yönetim sayesinde işin içine AİLE gibi özel ve mahrem alanlar da katıldı. Artık hiç kimse, hiç bir yerde güvenli değil. Babalık hakları ve yetkileri tamamen yok edildi. Aile birliği ve dokunulmazlığı da kalmadı.

 

Evli çiftlerin yatak odalarına dahi kolayca müdahale edilebiliyor artık. 28 Şubatta, ideolojik tanrılar ve onların gönüllü kullarının despotlukları tahakküm sürüyordu. Şimdi bu tanrıların arasına kadını ve LGBT sapkınlarını da aldılar. Feminizm "Devlet mekanizmasından daha güçlü" (bir feministin sözü) kılınan yasal bir tabuya dönüştü. LGBT için de neredeyse aynı durum söz konusu. Zaten küresel sosyal mecralarda, LGBT sapkınlıkları korumaya alınmış gruplar arasında işlem gördüğünden, aleyhlerindeki mesajlar kaldırılmakta, yayında ısrarlı eden hesaplar da derhal kapatılmaktadır.

 

Tekrar 28 Şubat ortamına dönersek, bizler de ailecek o zulüm rüzgarlarına maruz kaldık. Mesela, Açık Öğretim Fakültesinde okuyan bir hanım için  mutlaka "başı açık" resim dayatması yapıldığı için sıkıntıya girmiş, küçük bir kızın vesikalık resmine photoshop programıyla o hanımın yüzünü transfer ederek çözüm bulmuşlar. Sınavlarda ise başörtüsü üzerine peruk gibi trajikomik yollara başvurmak zorunda kalanlardan birisi de bizim Hanımdı.

 

Hanımın başörtüsü 1991'de göreve başladığımızdan beri vardı. Erzincan ve Erzurum'da herhangi bir sıkıntı olmadan çalışabilmişti. 1993 yılında Kocaeli'ne tayinle geldiğimizden bir süre sonra, Başörtüsüne yönelik taciz ve uyarılarla karşılaşmaya başladık. Sağlık Ocağı doktorlarına Sağlık Müdürlüğü ve Kaymakamlık tarafından başörtüler açılsın baskısı yapılıyor, onlar da bize yansıtıyordu. Gözlerden uzak kalması ve başörtüsünü rahat kullanabilmesi için, kendi rızamızla Kocaeli'nin bir dağ köyündeki Sağlık Evine tayin isteyerek kısmen rahatlamıştık. O dönem ben de Sağlık Bakanlığının İstanbul'daki Sağlık Eğitim Enstitüsünü kazanarak okumaya başlamıştım. Hanımın başörtüsü sorununu çözmek için Refah Partili bir belediyeye yatay geçişini yaptırarak rahatladık çok şükür. Bu geçişte rızası ve katkısı olan büyüklerimizi her zaman dua ve minnetle anıyoruz. Böyle bir imkanı olmayan kardeşlerimiz ise yoğun zulme maruz kaldılar maalesef.

 

Ankara'da askerlik yaparken ziyaretime gelen Hanımı ve çocuğumu kapıdaki askerler içeri almadılar. Gerekçesi de başörtüsünü "toplu iğne" yardımıyla tutturmasıydı. Toplu iğneleri çıkartıp başörtüsünü çene altından kabaca bağlayınca girişi izni verilmişti. Koskoca askeriyenin işi gücü yokmuş gibi, bir kadının başındaki toplu iğneyi düşman ve ideolojik açıdan sakıncalı görüyordu.

 

Belediyeler de bir nevi küçük devletler gibidir. Belediye Başkanları değiştiğinde atmosfer ve iklim tamamen değişebilir. Bu durumu da bizzat tecrübe ettik. İlk iki evladımız eşimin görev yaptığı belediye çocuk yuvasına gitmişti. Refah ve Ak Partili dönemde, çocuk yuvalarındaki evlatlarımızın milli ve manevi değerlerinin de gelişmesi için dikkat ediliyordu. Sofra ve uyku duası gibi kısa ve hoş ezberleri, Hz. Peygamberimizi ve önemli tarihi devlet adamlarımızı öğreten güzel etkinlikleri oluyordu. Belediye çalışanları evlatlarımız için her açıdan hassas ve gayretli, bizler de mutlu ve güvenli hissediyorduk.

 

Belediye seçimini CHP kazanıp yönetim değişince, bitti sanılan 28 Şubat dönemi belediyede tekrar geri geldi. Kurum içinde cadı avı gibi dindar personel ayrıştırması yapıldı. Bütün eski kadrolar sağa sola dağıtıldı. Kreşte öğretmenlerin namaz kıldıkları küçük mescit odaları iptal edildi ve seccadeleri toplanarak çöpe atıldı. Sadece çalışan personel için değil, eğitim gören çocuklar açısından da iklim ters yüz oldu. Bütün milli ve manevi eğitim konuları iptal edildi. Sabahtan akşama kadar katıksız Kemalizm işlenerek çocukların değer yargıları alt üst edildi.

 

Son evladım olan kızım da bu döneme denk gelmişti. Evde kendisine güzelce öğrettiğimiz Allah ve Hz. Muhammed isimlerini bile unutur gibi oldu. -Yavrum bizi kim yarattı? Sorumuza tatlı bir şekilde -Bizi Allah yarattı babacığım diyen kızımız,  aynı soruya CHP'li çocuk yuvası yönetiminden bir süre sonra  "Bizi Atatürk yarattı!" demeye başladı. Nasrettin Hocanın görsellerine bile tahammülleri olmadığı gibi, yılbaşlarında çocuk kreşinin her yerini çam ve Noel baba süslemeleriyle doldurdular. Kreşin girişine Noel Baba, süslü çam ağacı ve şömineye varıncaya dek ayrıntılı köşeler kurdular. Bunları gördükten sonra kızımı aynı yerde tutmaya devam etseydim, kim bilir ne kadar kötü ve kalıcı etkileri olacaktı. Biz de kızımızın kaydını buradan sildirdik. Güvenebileceğimiz özel bir çocuk yuvasına vererek tedbir aldık.

 

28 Şubat döneminin elbette çok boyutları var. Ekonomik tahakkümle lokantalara varıncaya dek yapılan sermaye bölücülüğü, eğitimde gasp edilen haklar ve haksız uygulamalar, bürokraside hakim olan baskıcı zihniyet, ülke kaynaklarının belli yerlere akıtılması gibi çok farklı etkileri yaşandı. Bu etkilerin bazıları şekil ve adres değiştirerek bugün de aynen devam ediyor.

 

Son 20 yıldır özellikle inanca bağlı kılık kıyafetler, ibadet özgürlüğü ve eğitimde fırsat eşitliği açısından bariz bir rahatlamanın ve özgürleşmenin olduğu açıktır. Bunu inkar etmek ve gerçekleşmesine vesile olanlara teşekkür etmemek haksızlık olur. Sorun şu ki; bu güzel çözümler sağlam dayanaklar ile kalıcı kılınamadı. Belediyelerde yaşanan iktidar değişiminde olduğu gibi, genel yönetimin değişmesi halinde de yaşanacak riskler için tedbir alınmadı. Örneğin, başörtüsü temelinde inançlara göre giyinme  hakkı anayasal ve yasal güvence altında değil henüz. Yönetmelik güncellemeleri ile sağlanan özgürlükler tekrar aynı şekilde ve hızla kısıtlanabilir kırılganlıkta.

 

Memur erkeklerdeki sakal yasağı, tıpkı şapka kanunu gibi fiilen uygulamadan kalkmış olsa da mevzuattaki yerini halen koruyor. Gelen iktidarın sakal yasağını tekrar güncelleme kararı olursa, uygulamaya alınması için hiçbir engeli yok.

 

Eğitimde fırsat eşitliğini sağladık çok şükür. Ama halen ateist ve materyalist felsefeli, asla milli olamayan eğitim müfredatını bir türlü düzeltemedik! Eğitim sisteminde ve uygulamasında Fulbright Sözleşmesi ile kurulan ABD hegemonyası yine sürüyor. Tarihimizi, değerlerimizi, medeniyetimizi ve kültürümüzü yeni nesillere sağlıklı aktaramıyoruz. Sansürlü çarpıtılmış bilgi kirliliğinden çocuklarımızı koruyamıyoruz.

 

Uzun lafın kısası, söylemeye çalıştığım şudur:

 

28 Şubat'ın karanlık günlerine tekrar dönmek istemiyorsak, kanunlarımızda ve eğitim sistemimizde kalıcı düzenlemeleri yapmalı, din ve vicdan özgürlüğünü, tartışma ve saldırı konusu olmaktan temelli kurtaracak tedbirler almalıyız. Dini günlerde ve saatlerde ibadet, başörtüsü, sakal ve kılık kıyafet özgürlüğü anayasal ve yasal güvenceye kavuşmalıdır. Eğitimde kadim medeniyetimizi dışlayan, sansürleyen ve çarpık ideolojilerle bozan müfredatın her yeri elden geçmeli, ABD dayattığı için Türkiye'de kurulan, Fulbright "Birleşik Devletler Eğitim Komisyonu" derhal lağvedilmelidir. Bu özgürlüklerin devamını, kendi iktidarlarının sürmesine bağımlı kılanların üzerinde bütün Milletin vebali vardır. Devlet vasıtası, sürücüsü değişse bile bozuk yollara ve yanlış yönlere gitmeyecek sağlam koruma mekanizmalarıyla güçlendirilmelidir. Gelenlerin keyfi tavırlarıyla nesillerin imanı, eğitimi ve ahlakı deneme tahtasına çevrilememelidir. Eskinin hastalıkları tam tedavi edilmeden, adeta ağrı kesicilerle üstü örtülmüştür. Fırsatını bulunca hemen ve daha beter hortlayacağı açıktır. Bu hastalıkları kalıcı şekilde tedavi etmeden, aile ve sosyal politikalarda yeni hastalık alanları açanların vebali ise daha da büyüktür. O yüzden aile konularında da acilen iyileştirme çalışmalarına başlanmalıdır.

 

Tedbir alınmazsa, gelecekte yaşanacak 28 Şubat süreçleri çok daha yıkıcı, bölücü ve ağır olacaktır. Kişisel ve siyasal hırslarımızı bir kenara bırakarak, kalıcı yapısal düzenlemeleri gerçekleştirmek hepimizin boynuna borçtur. Herkes bu borçtan, yetkisi ve imkanı ölçüsünde sorumludur. Yüce Allah, halkımıza o karanlık 28 Şubat günlerini tekrar yaşatmasın, buna niyetlenenlere de fırsat vermesin.

Amin.


YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN
http://bncmedyahaber.com/yazar-bir-cinayetin-anatomisi-algi-ve-olgu-gercegi-764.html

 

 
Etiketler: 28, Şubat, Dönemi, Geri, Gelebilir, mi?,
Yorumlar
Yazarın Diğer Yazıları
25 Aralık 2023
Seçimleri #Önceİnsan Diyebilenler Kazansın!
11 Kasım 2023
CHP’de Özgür Özel Dönemi Nasıl Olur?
12 Ekim 2023
Aşk Olsun Sana HAMAS!
03 Temmuz 2023
İhmal Edilen Kahramanlar-4: #İnfazKorumaMemurları
09 Haziran 2023
YÖK'e Yok Artık Demek Lazım!
28 Mayıs 2023
Kimler Bakan OLMASIN?
05 Mayıs 2023
Mağdur Zorbalığı
26 Nisan 2023
Bir İstihdam Hastalığı: #Çalışanİşsizler
16 Nisan 2023
İhmal Edilen Kahramanlar-3: #Assubaylar
13 Nisan 2023
İhmal Edilen Kahramanlar-2: #UzmanÇavuşlar
11 Nisan 2023
İhmal Edilen Kahramanlar-1: #GüvenlikKorucuları
06 Nisan 2023
Memurların Durumu Devletimize Yakışıyor mu?
31 Mart 2023
EYT Yangınını SGK Personeli Nasıl Söndürsün?
30 Mart 2023
Kamu Hizmetleri Çakma Kadrolarla Yürütülemez!
13 Mart 2023
Bağ-Kur’lunun Çilesi Ne Zaman Bitecek?
05 Mart 2023
Anne-Baba İle Yaşanan Her An Nimettir!
26 Şubat 2023
EYT Mevzusu Neden Bu Kadar Karıştı?
24 Şubat 2023
EMEĞİ KAMU SÖMÜRÜRİSE! BAŞKASINA NE DİYELİM?
13 Şubat 2023
Erkeklere Düşmanlığınızın Bir Ölçüsü Yok mu?
27 Ocak 2023
Zor Ama Haklı Bir Talep: #EhliyetAffı
25 Aralık 2022
Bütün kervanlar yolda düzülmek zorunda mı?
21 Aralık 2022
YÖK Mağduru Akademisyenler
19 Aralık 2022
Milli Eğitimin Akıl Almaz İhmali!..
06 Aralık 2022
Hayatta Başıboşluğa Yer Yoktur!
06 Kasım 2022
657’nin Kanayan Yarası: #YHS Personeli
21 Ekim 2022
Sağlıkta #İsraf Sorunlarımız
20 Ekim 2022
Anlaşılamayan Özel İnsanlarımız: #Disleksi
14 Ekim 2022
Sessiz İstifayı Biliyorduk!. Ya Sessiz Boşanma?!
04 Ekim 2022
Sinsi ve Kadim Düşmanımız: #İSRAF -1
04 Ekim 2022
Şimdi Gönül Köprülerini Onarma Zamanı!
24 Ağustos 2022
Tasması Olmayan Her Köpek Başıboştur!
10 Ağustos 2022
Ani Ölümleri Neden Sorgulamıyor ve Araştırmıyoruz?
10 Haziran 2022
Başıboş Köpek Terörünün Sorumlusu Belediyelerdir!
24 Mayıs 2022
Devletimizi, Kendi Yumruğu ile Nakavt Ettirmeyelim!
03 Mayıs 2022
#Sessizİstila: Gerçek mi, Proje mi, Paranoya mı?
29 Nisan 2022
İstanbul Sözleşmesinin Davası Bile Facia!
24 Nisan 2022
Krize Dönen Meselemiz: #BaşıboşKöpekler
22 Nisan 2022
İletişebildiğimiz Kadar Etkiliyiz!
09 Nisan 2022
Konuşulmayan Felaketimiz: #SütkardeşEvliliği
05 Nisan 2022
Süresiz Nafaka Sorununa Çözümler Hakkında
01 Nisan 2022
Yeni Bir Ramazan Ayına Daha Kavuşurken
24 Mart 2022
Eğri Tezgâhtan Doğru Mamul Çıkmaz!
15 Mart 2022
Boşanmanın Davası Olur mu?
07 Mart 2022
Kadın-Erkek İlişkisinde Şiddetin Temelleri
05 Mart 2022
Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Esas Hedefi İslam’dır!
02 Mart 2022
Cumhurbaşkanlığı Politika Kurulları Ne Yapıyor?
24 Şubat 2022
Ümitvar Olalım, Güzel Gelişmeler de Var!
17 Şubat 2022
Bir Cinayetin Anatomisi, Algı ve Olgu Gerçeği
14 Şubat 2022
Hanımefendiler, Asıl Düşmanınız Kim Biliyor musunuz?
29 Ocak 2022
Yasalarla Çökertilen Aileyi Genelgeler Doğrultamaz!
25 Ocak 2022
İlköğretimde Sınıfta Kalma Geri Gelmelidir!
17 Ocak 2022
Bütün Suç Sabetaycılarda mı?
27 Aralık 2021
Mutlu Bir Evlilik İçin: Erkekler Söylesin! Kadınlar Göstersin!
12 Aralık 2021
“Kadına Pozitif Ayrımcılık” Erkeğe Zulmün Süslü İfadesidir!
02 Aralık 2021
Hastalıklarımızdan Dersimizi Alabiliyor muyuz?
21 Eylül 2021
Hayvan Hakları Yasası Değişti. Sorunlar Çözüldü mü?
02 Eylül 2021
Erkeklere Yönelik Şiddete Dur Diyecek Yok mu?
25 Ağustos 2021
Kamuda Yeni Trend Örgütsel Mobbing mi Oldu?
23 Ağustos 2021
Camdan Köşklerde Oturanlar, Başkasına Taş Atmasınlar!
13 Ağustos 2021
Kuzuyu Kurda Teslim Eden Sistemden Hayır Gelir mi?
05 Ağustos 2021
Orman Yangınları Bizi Nelerle Yüzleştirdi?
26 Temmuz 2021
Erkeklerin Namus ve Şerefleri Kadınlara Emanettir!
16 Nisan 2021
Mutluluğun Sırrı Haddini Bilmekte Saklı!
02 Nisan 2021
Hayatımızdan Allah’ı Çıkardık, Nefsine Zulmedenlerden Olduk!
25 Mart 2021
İstanbul Sözleşmesi Bitti. Şimdi Ne Yapmalıyız?
24 Şubat 2021
Neden Bütün Şerli Yollar İstanbul Sözleşmesine Çıkıyor?
21 Aralık 2020
Sağlık Personeli Neden Mutsuz ve Umutsuz?
10 Aralık 2020
Emekçilerin Baş Belası: Gelir Vergisi Matrahı
01 Aralık 2020
Allah Kimseyi Gördüğünden Geri Koymasın!
11 Kasım 2020
Modası Asla Geçmeyen Şeyler: Hamaset ve Cerbeze
11 Kasım 2020
İstanbul Sözleşmesi Ateşe Çağırıyor!
11 Kasım 2020
Ehliyet ve Liyakatten Neler Anlıyoruz?
11 Kasım 2020
Sadece Lafta Bıraktığımız Şeyler: Ehliyet ve Liyakat
04 Kasım 2020
Allah Adildir, Kullarının Çoğu Zalimdir!
04 Kasım 2020
Paradigmamızı Değiştirmemiz Lazım!
04 Kasım 2020
Ben Babamdan Öğrendim!
04 Kasım 2020
Başımızdaki Belaları, Aslında Biz Erkekler Çağırdık!
04 Kasım 2020
Kökü Kazınacak Geleneklerimiz de Var!
04 Kasım 2020
Neden #ÖnceAİLE Demeliyiz?
04 Kasım 2020
Süslü Kelimeler Acı Gerçekleri Kapatamaz!
04 Kasım 2020
Ben Babamı Değil, Kendimi Yıkadım Aslında
Haber Yazılımı