Haber Detayı
18 Nisan 2024 - Perşembe 07:31
 
Prof. Dr. Süleyman Doğan Ben Kimim Silik Yüzlerin ve Kanadı Kırık Kuşların Hikayesi Takdim ve Tebrik
BENİM AİLEM Haberi
Prof. Dr. Süleyman Doğan Ben Kimim Silik Yüzlerin ve Kanadı Kırık Kuşların Hikayesi Takdim ve Tebrik

                                                

DİJİTAL ÇAĞDA POSTMODERN MEDYA İLE YAŞAM

Giriş

Postmodernizmin, modernliğin ileri bir formu veya devamı olduğunu düşünen teorisyenler olsa da postmodernizmle aydınlanma düşünce­sinden tamamen kopuş kastedilmektedir ki bu da modernizmin en temel referanslarından biridir. Postmodern çağ da küre­selleşme tarihin zirvesinde seyrederken yerellik de buna bağlı ola­rak ön plana çıkmıştır. Sanayi sonrası dönemde, toplumda esnek üretim mo­dellerinin yaygınlaşması, üretim ve tüketimdeki standartlaşmanın ortadan kalkması ve yeni tekniklerin gelişmesi, postmoderniteyle beraber kuvvetlenen belirsizlik vurgusunun endüstriye etkisi gibi faktörler üretim önceliğinin bilgi alanında yoğunlaşmasına neden olmuştur. Bilgi, üretimin başat gücü olmuş, endüstriler deki ham madde ve emek gücü arka plana düşmüştür. Çalışma hayatı tümüyle değişmiş fabrika ve tarım işçileri sayı olarak azalırken beyaz yakalı sayısı artmıştır. Bu toplumsal değişimler, toplumların düşünce yapılarını ve alışkanlıklarını da değiştirmiştir. Bilginin hızlı yayıldığı ve değer kazandığı tüketime dayalı toplumların ve medyanın, dünyanın her yerinde yerleşik olduğu bir düzen, kapitalizmle beraber hâkimiyetini kurmuştur.

 

Bilgi toplumu olarak niteleyebileceğimiz günümüz toplumunda olduğu gibi medyanın nitelikleri, gücü ve egemenliğindeki kökten değişimin te­mel kaynağı da bilgidir. Sanayi toplumu kavramının nitelenmesinde kritik noktanın sanayi üretimi olması gibi bilgisayarlar ve telefonlar vasıtasıyla, iletişimin ve enformasyo­nun artışı, bilginin küresel çapta dolaşımı, elektronik alanındaki gelişmelerle bilgi toplumuna geçildiği kolaylıkla saptanabilir ve bu nitelemenin tutarlı olduğu söylenebilir. Postmodern çağda medyanın sahip ol­duğu güç sayesinde kitleler, anlamlandırmak istedikleri olgular için gerekli olan her bilgiye ulaşabilmekte ve bilginin yeniden üretimini çok daha bilinçli yapabilmektedir.

 

Postmodernizm etkisinde ki medyanın en başat unsuru diyebileceğimiz sosyal medya siyasal ve sosyal olaylarda tesiri büyük sonuçlar doğurmaktadır. Yönetim değişikliklerinden, yöneticilerin afişe edilmesine, seçim kazandıran propaganda fırsatlarından, toplumsal örgütlenme ve aktivizme kadar birçok alanda medyanın siyasete etkisi tahmin edilemez büyüklüktedir. Bir yönüyle toplumsal bütünlüğü sağlamada olumlu etikleri olduğu gözlemlenen medyanın, diğer taraftan farklı kültürleri ve toplumun heterojen yapısını göz önüne seren, yerelleşmeyi beraberinde getiren yapısı anlaşılması zor bir ilişkiler ağının medya ile toplum ve medya ile siyaset arasında oluştuğunu işaret etmektedir.

 

Yaşamı anlamlandırmaya çalışan, dinin veya ideolojilerin büyük anlatılarını odağına alan söylemler azalmış, anlık çözümlere odaklı plansız ve tutarsız söylemler artmıştır. Popülist siyasetin kitlelerde istenen yankıyı bulması postmodern siyasi söylemlere ait çelişkilerin toplumlar nezdinde görmezden gelinebildiğini göstermektedir. Bununla birlikte, medya etkisinin böyle siyasi durumlarda doğuracağı sonuçların tahmin edilemezliği, tarihsel süreçte tecrübe edilmiştir.

 

Postmodernizm Tartışmaları

Postmodernizm kavramı, sosyal bilimler alanında çok fazla kullanılan ve tam olarak neyi ifade ettiği üzerinde uzlaşılamamış bir kavramdır. Yaşadığımız toplumsal değişimlerin getirisi olarak gelenek içerisinde tecrübe edilmemiş tanımlaması zor fikirlerin, siyasal, kültürel, sanatsal gelişmelerin çözümlenmesi ve tanımlanabilmesinde postmodernizm kurtarıcı bir öge olmuştur. 20. yüzyılın ortalarından itibaren fikir dünyamızda yer etmeye başlayan postmodernizm kavramı özellikle bilim, sanat, din ve siyaset gibi sosyal bilimlerin konusu olan yeniliklerin nitelenmesinde kilit rol oynamaktadır. Postmodernizm kavramının farklı alanlarda edindiği bu kurtarıcı rol kavramının, niteliğini ve mahiyetini sorgulatırken tanımlanmasını da sorunlu bir boyuta taşımaktadır.

 

Postmodernizmi anlayabilmek için modernizmin gelişimini iyi anlamak gerekmektedir. Modernizm, aydınlanmacılığın etkisiyle ortaya çıkmış ve insan düşüncesini her türlü dogmadan arındıran, özgürleştirici bir işlevle zaman içerisinde gelişim göstermiştir. Aydınlanmacılığın özellikle dinin baskısından kurtularak, bilimin nesnel olarak kurulabileceği iddiası modernizmde karşılığını bulmuştur. Modernizm, bilgiye ilerlemeci çizgide en doğru olana giden bir süreç olarak bakarken, sanatı da kendi içerisinde tutarlı ve rasyonel kurallar zeminine oturtma çabasındadır. Modernizmin topluma yayılması ve modern toplumu var ederek geleneksel olandan ayıran niteliği, değişimin karşı konulamaz ve kendine özgü yapısıyla açıklanabilir. Aydınlanmanın insanı özgürleştirme çabası zamanla teknikleşen ve araçsallaşan kurallar var ederek ulaşılmak istenen özgürlüğü sınırlandıran bir çelişkiyle karşı karşıya kalır.

Postmodernizm teriminin her alanda kullanılması anlam kayması ve içi boş söylemlere yol açmaktadır. Postmodernizmi, modernizmin devamı niteliğinde basit bir şekilde tanımlayanlar olduğu gibi modernizmin kuralcılığına karşı gelişmiş bir tepki olarak açıklayanlar da vardır. Lyotard, on dokuzuncu yüzyılın sonlarından itibaren, edebiyat, sanat ve bilim alanlarında alışıldık kurallarını değiştiren dönüşümleri izleyen batı kültürünün konumunu belirleyen bir durum olarak tanımlamaktadır.

 

Postmodernizm, etkilerinin özellikle hissedildiği sanat alanında, sanatın amacını sorgulatan, kabul görmüş kuralları alaşağı eden ve modernizmle tam anlamıyla alay eden tabuları yıkıcı etkiler göstermiştir. Modernizmin gerçeklik algısı, hakikate ve doğruya verdiği önem postmodernizm de tam anlamıyla içi boş kavramlardır. Postmodernizmin sanat alanında yaptığı devrimler, yaratıcılığın ve özgünlüğün yolunu açan olumlu sonuçlar doğursa da toplum hayatında beklenmedik olumsuz sonuçlar da meydana getirmiştir. Bahsi geçen gerçeklik algısı sadece felsefi bir algılayıştan ibaret görülmemelidir, en basit anlamıyla topluma sunulan bilgilerin gerçekliği de önemini yitirmiş, ahlak kavramını da içi boş bir söyleme dönüştürmüştür. Bu bağlamda, postmodern dönemde medyanın toplumlara karşı ne kadar ahlaklı ve dürüst olduğu doğrucu bir bakış açısıyla sorgulanır olmuştur.

 

Postmodern Dönemde Medya

Postmodernizmin, kapitalizmin tüketime dayalı dayatmaları sonucu ortaya çıktığı iddiasını savunanlara göre, postmodernizm bir anlamda tüketim çılgınlığını besleyen kapitalizmin destekçisidir. İnsan hayatın öznesi konumundan tüketim bağımlılıkları ile hayatın nesnesi olmaya doğru evrilmiştir. Tarım toplumundan sanayi toplumuna ve ardından bilgi toplumuna geçen insanlık tüketim toplumu haline gelmiştir. Tarihsel süreç içerisinde, arza dayalı politikalar bolluk ve refah içinde yaşanmasını sağlarken, sürdürülebilir olmayışı nedeniyle dünyanın kaynaklarının hızlı tüketilmesi ve sonraki nesillerin kaynaklarının da yok edilmesini gündeme getirmiştir. Postmodernizmle beraber popüler kültür ve medyanın kapitalizmin bu krizinde ki rolü büyüktür. Medya etkisi bireylerin tüketimini artırırken kitlelerin de tüketim toplumuna dönüşmesine yol açmıştır. Medya, popüler kültürün yayılmasında yardımcı rol oynarken, küreselleşme ile birlikte postmodernizmi de tüm dünyada etkin unsur haline dönüştürmüştür.

 

Postmodernite ile oluşan bu yeni medya kavramını anlamlandırabilmek için, geleneksel medyayı incelemek ve yeni medyanın postmodern olarak nitelenmesine sebep olan etkenleri irdelemek gerekmektedir. Öyle ki geleneksel medyayı oluşturan araçlar tarihsel akış içerisinde basılı ve analog iletişim teknolojileri dahilinde değerlendirilen döneme aittir. En basit şekliyle gazete, dergi, radyo ve televizyon geleneksel medyayı oluşturmaktadır. İletişim teknolojilerinin dijitalleşmesi, geleneksel ve yeni medya ayrımını ortaya çıkarmıştır. Medyada bilgisayar ve ağ teknolojilerinin kullanımının yaygınlaşması gazetecilik, okur alışkanlıkları ve kitle iletişim araçlarında büyük değişimlere yol açmıştır. Medya-toplum ilişkilerindeki değişimler, medyanın kullanım ve üretim süreci, yeni medyanın toplumsallaşma sürecinde ki rolü geleneksel medya ve yeni medya ayrımının temel göstergelerini oluşturmaktadır. Dijitalleşme, yeni ve geleneksel medya arasında ki sınırı çizen gelişmedir. Dijital medya veya dijital yeni medya isimlendirmeleri de yeni medya için kullanılmaktadır. Yeni medyada içerik dağıtımı fiziksel olmaktan ziyade dijital kanallara dayalı gerçekleşmektedir. Nitekim Thompson, kitle iletişim araçları açısından ele aldığı yeni medyayı; bilgi işlem teknolojileri sayesinde yetenekleri artan, kolay kullanılabilir ya da genişletilebilme potansiyeli bulunabilen iletişim araçları olarak tanımlamıştır.

 

Yeni medyayı geleneksel olandan ayıran en göze çarpıcı özellik karşılıklı etkileşimdir. İçerik üretici ile oluşturulan medyanın muhatabı kitle arasında geleneksel medyada olduğu gibi tek yönlü bir akış yoktur, karşılıklı etkileşim söz konusudur. Bu durum basitçe alıcı ve kaynağın karşılıklı olarak yer değiştirebilmesi olarak ifade edilebilir. Yeni medya ise altyapı donanımları gerektirmeyen, düşük maliyetlerle ulaşılabilir, sansüre ve denetime maruz kalmayan böylelikle özgür olabilen bir yapıdadır. Bu temel ayrım noktalarına daha fazla eklentiler de yapılabilir, ancak geleneksel ve yeni medya arasında ki farkların anlaşılabileceği kadar üzerinde durulduğu düşüncesiyle ve işlenmek istenen konudan uzaklaşmamak için yeni medyanın postmodern olarak nitelenmesinde ki nedenler irdelenecektir.  

 

Yeni medyanın, yeni olarak nitelenmesi güncelliğine veya modernliğine bir vurgu değildir. Yeni medyanın, geleneksel medyaya üstün gelebilmesinin temelinde internet bulunmaktadır. Basit tabirle yalnızca internetin varlığı yeni medyanın bütün bu avantajları edinebilmesini sağlamaktadır. İnternetin yaygınlaşması, artık çok daha ulaşılabilir ve maliyetsiz olması gibi avantajlarıyla beraber multimedya özelliklerinden de yararlanabilmenin getirdiği avantaj, internetle aynı paralelde görülen yeni medya ve iletişim teknolojilerinin, kitle iletişim araçlarına karşı önemli avantajlar elde etmesiyle sonuçlanmıştır. Dolayısıyla, küresel mahiyette hükümetlerden, özel şirketlere bütün toplumsal kurum ve kuruluşlar yeni iletişim teknolojilerinin oluşturduğu bu ortama en hızlı ve en güvenli şekilde dahil olabilmek ve bu yeni rekabetçi alanda başarılı olabilmek için 1990’ların başından itibaren yarış halindedir. Sosyal bilimler alanında çalışmalar yürüten akademisyenlerin ve teorisyenlerin yeni medyanın etkisi ve ortaya koyduğu sonuçları hakkında halen net olmadıkları söylenebilir.

 

Oluşan bu yeni medya ortamı ile Postmodern metin ve yapıtlar arasında büyük benzerlikler vardır. Yeni medya ortamında nesnelerin organizasyon süreçleri ve oluşum aşamaları keyfi, merkezsiz ve kesintilidir bu yönüyle postmodern metinler ve postmodern ürünlerle aynı niteliktedirler. İnternet ortamında blog benzeri sözlük ve forumlar postmodern kabul edilmektedir, bu ortamlarda da düzensizlik, keyfilik söz konusudur. İçerikler arasında mantıklı sıralamalar, herhangi bir düzen veya organizasyon yoktur. Aynı şekilde içerik üreticilerinde olduğu gibi okuyucular da düzenli bir sırayı takip etmezler. Üzerine sayfalarca veya kitaplar dolusu çalışmalar yapılan sanatsal veya akademik konular bir paragraf açıklamalarla değerlendirilip alakasız konularla birleştirilerek başka konulara geçiş yapılmaktadır. Postmodern yapıtlarda olduğu gibi, yeni medya ortamında da nesnelerin organizasyonu ile birlikte, bu organizasyonla ilişkili olarak metinlerin okunma pratiği de değişir. Nihayetinde yeni medyada, içeriğin üretim süreci, sunum şekli, anlatım yöntemleri ve ortaya çıkan metnin okunma süreci de hiyerarşik ve doğrusal değildir ve bununla beraber çoğul yapıya kavuşur. Yeni medya ile geleneksel olan medyanın keskin ayrımı ve farklılıkları, yeni medyanın post-geleneksel medya olarak nitelenmesine de yol açabilir.

 

Yeni medyanın kapitalist düzenle gelişmiş basit bir aldatmaca olduğunu iddia eden kötümser bakış açıları olduğu gibi iyimser ve ütopik denebilecek bakış açıları da vardır. Özellikle sosyal medya platformlarının popülerleşmesinin ve yaygın kullanımının demokrasiyi güçlendiren etkiler yarattığı ve bu mecraların toplum içerisinde ayrım yapmadan herkesin fikrini belirterek, söylemek istediklerini kitlelere duyurabileceği yeni bir demokrasiye ve demokratik temsilin doğrudan sağlanabilmesi adına olumlu etkiler yaratacağı gibi fikirler çok yaygındır. Filipinler Devlet başkanı Joseph Estrada ‘nın sosyal medya üzerinden kendisine yöneltilen tepkiler ve protestolardan sonra görevinden istifa ederek ülkesini terk etmesi, Arap Baharı sürecinde muhalif göstericilerin sosyal medya platformları vasıtasıyla örgütlenmeleri, İran’da ortaya çıkan yeşil hareket ve benzeri muhalif birçok demokratik taban hareketlerinin geniş yankılar bulmasında sosyal medya platformlarının etkisi azımsanamayacak derecede büyüktür. Ancak birçok toplumsal olayın seyri ilerleyen süreçlerde değişmiştir. Devletlerin, özellikle otoriter rejimlerle yönetilen devletlerin bu kontrolsüz sosyal medyaya karşı kayıtsız kalmadıkları görülmüş ve tehlike potansiyelini kontrol altına alabilmek için içerisinde yasaklamanın ve kısıtlamanın da bulunduğu farklı uygulamalar geliştirmişlerdir. Bununla birlikte herkese açık platformların izlenmesi de çok kolay olduğu için baskıcı rejimler bu mecralarda muhalefet edenleri takip ederek kontrol altına alma yönünde uygulamalar başlatmışlardır. Sonuç olarak, yaşanan olumsuzluklar sosyal medya platformlarının demokrasiyi sağlamak adına devrimsel bir yenilik yaratmadığını göstermiş ve demokrasi umudu olan kitleler için hayal kırıklıkları yaşatmıştır. Tartışmalı bir zeminde devam eden bu anlaşmazlıklar bir yana, yeni medyanın büyük dönüşümleri beraberinde getirdiği ve gelişmiş demokratik toplumlarda daha net olumlu etkileri olduğu da yadsınamayacak bir gerçektir.

 

Postmodern Siyaset ve Postmodern Medya

Postmodern siyasetin yöneliminin liberal devlete doğru olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim liberal siyaset burjuvazinin taleplerini, liberal demokratik siyaset orta sınıfın taleplerini, Marksist siyaset ise işçi sınıfının taleplerine öncelik verir. Postmodern siyasetin bugün işçi sınıfı ve orta sınıfın taleplerine yönelmediğini düşünürsek eğer, geç kapitalizm mantığına göre postmodernizm özgürlükçü liberal bir tavra sahiptir. Postmodern siyasetin, liberal düşünce ve liberal devlet anlayışı farklılıklara, katılımcılığa ve çoğulculuğa olumlu bakan, özgürlüklerin sınırlar olmaksızın yaşanabildiği ve özgür düşünce akımlarının bizzat siyaset kurumları tarafından desteklendiği bir felsefeye sahiptir. Bu yönüyle postmodernizm, küreselleşmenin de etkisiyle yeni bir siyasal kültür oluşturma yönelimindedir. Modern ulus devletlerin aksine, postmodernizm azınlıkların varlığını ve haklarını savunan, ulusalcılığı reddeden, etnik farklılıkları zenginlik olarak gören, dil ve din birliği gibi ulusları homojenleştiren ve güç birliği oluşturduğu sanılan öğeleri kabul etmeyen bir siyasal anlayışı ifade etmektedir. Bu doğrultuda, medyanın kitleler üzerinde doğru kullanımı da siyaset kurumlarının kitlelerini artırmaları veya muhafaza edebilmeleri için önem arz etmektedir. Siyasi aktörlerin çapraz söylemleri toplumu bir arada tutabilecek bir güce sahiptir. Medyanın etkisi bu anlamda farklı süreçlerde siyasi aktörlerin lehine veyahut aksine olarak işleyebilmektedir. Popülist söylemlerin arka planında yatan art niyet sosyal medya platformlarında hızlıca algılanıp karşı tepkiler alabildiği gibi sadece içi boş söylemler olduğu yönünde kanılar oluşmasına neden olmakta ve postmodern medya vasıtasıyla karşılıklı etkileşim içinde olan izleyicilerin mesajı sindirmemesi veya yanlış algılaması ile sonuçlanabilmektedir.

Küreselleşmenin de etkisiyle iletişim alanında yaşanan gelişimlerle birlikte medyanın geçirdiği evrim, ulus devletlerin sınırlarını zorlayan sonuçları da beraberinde getirmiştir. Bu bağlamda, ulus devletler etnik farklılıklar, azınlık istekleri, yerel siyasetteki güç isteği gibi sorunlarla yüzleşmek zorunda kalmışlardır. Ancak merkezi hükümetlerin politikaları sosyal medya vasıtasıyla daha görünür olduğu için despot uygulamalar eskisi kadar şiddet içerikli olmamaktadır. İspanya’ da 2017 yılında yapılan Katalonya bağımsızlık referandumu sırasında merkezi hükümetin polis gücünü kullanarak seçimleri sabote etmeye çalıştığı ve halka şiddet uyguladığı görüntüler sosyal mecralarda yayılmış ve İspanya hükümetinin bu tutumu bütün dünya da yankı uyandırdığı bilinmektedir. Buna benzer başka bir örnek ise Çin Halk Cumhuriyeti’nin Uygur Türklerine karşı uyguladığı politikalarda görülmektedir. Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde yaşayan ve nüfus itibariyle bölgede homojen bir yapı da olan Uygur Türklerine karşı asimilasyon politikaları, özellikle postmodern medya vasıtasıyla tüm dünya tarafından takip edilmektedir. Çin’in bu politikaları nedeniyle bazı ülkeler tarafından yaptırıma maruz kaldığı gözlemlenmektedir.

Günümüzde medyanın siyasete etkileri tahmin edilemez derece de karmaşıktır. Popülist söylemleri odağına alan toplumun bir kısmından oy alabilmek için başka kesimleri ötekileştiren bir siyasetçi medya etkisiyle seçimleri kazanırken, aynı toplumda tam da ötekileştirici söylemi yüzünden bir daha ki seçimleri kaybedebiliyor. Totaliter rejimlerde, medyanın muhalefeti örgütlemek ve rejimin gücünü sarsmak amacıyla kullanılıp etkili olduğu örnekler olmasına rağmen medya üzerinden toplumu izleyen, muhalif düşünceleri cezalandıran ve toplumsal denetimi sosyal medya üzerinden daha da artıran örnekler de mevcuttur. Postmodern dönemde postmodern medyanın etkisiyle toplumları yanıltmanın zorlaştığını söyleyebiliriz. Ancak geleneksel medyayı kullanarak toplum tabanını propagandalarına maruz bırakan otoriter rejimler de günümüzde varlıklarını sürdürmektedirler. Sosyal medya platformları üzerinden örgütlenen grupların oluşturduğu baskılar karşısında hükümetlerin erken seçime zorlandığı veya düşürülebildiği örnekler vardır. Bununla birlikte, tam tersi sosyal medyanın da etkisiyle toplumsal birlik sağlanarak darbe girişiminin bastırılması örneği de çarpıcıdır.

Sonuç

İnsanlık tarihinde çok küçük sayılacak bir zaman diliminde toplumlar büyük değişimler yaşadı. Tarım toplumundan, erken kapitalist döneme, sanayi çağından, bilgi çağına, kimisine göre uzay çağına doğru uzanan bu süreçte toplumlar, kültürler, alışkanlıklar ve insanın zihinsel gelişimi büyük dönemeçlerden geçti. Aydınlanma düşüncesi ile ortaya çıkan modernizmin tarihe ilerlemeci bakışı bugünden bakınca içi boş bir söylem olarak görülebilmektedir. Modernizmin hayatın birçok alanında getirdiği katı kuralları ve keskin sınırları, zamanla birçok alanda yeniden üretimi engelleyen, yaratıcı düşünce ve eylemi tekrara dönüştüren sonuçlar doğurmuş ve postmodernizmin ortaya çıkışına zemin oluşturmuştur.

Postmodernizm, hiçbir kuralla sınırlandırılamayan, rasyonel izahlara ihtiyaç duymayan, tasarım sürecinde hiçbir teknik bilgiye ihtiyaç duymayan, hayatın her alanına etki edecek bir düşünce akımı olarak açıklanabilir. Postmodernite kurallarını kendi koyan ancak kalıcı kural var etmeyen yapıdadır. Postmodernizm medyaya bakan yönüyle kuralların, kısıtlamaların olmadığı, hiçbir kişi, vesayet veya kurum tarafından yönetilmeyen bağımsız, özgür ve gelişen teknolojik imkânlar doğrultusunda ulaşılabilir bir medya yaratmıştır.

Geleneksel medya basılı ve analog biçimlerde süreli yayın yapan, iletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmeler sonucunda kitle iletişim araçlarının değişmesi ile varlığı bitme noktasına gelmiş, eski medya anlayışıdır. Geleneksel medya, alışkanlıklar dâhilinde bugün hala büyük kitleleri etkileyebilse de, yeni medya karşısında sürdürülebilir bir işleyişe sahip değildir. Öyle ki geleneksel medyanın finansal ve siyasal kısıtlamalara maruz kalması bu medya alanını kurallar dâhilinde işleyen bir yapıya büründürmüştür. Yeni medya ise bunun aksine herkesin aktif katılımcı olabildiği, kendi sosyal medya kanallarını oluşturarak fikirlerini kitlelere duyurabildiği, maliyeti nerdeyse olmayan, yayın sağlamak amacıyla araca ihtiyaç duymayan bir niteliktedir. Postmodernizmin bilgi çağında ve teknolojinin muhteşem gelişimiyle beraber yarattığı medya ortamı geleneksel medyadan ayrılarak postmodern medyayı var etmiştir. Postmodern medya, başta sosyal medya platformları olmak üzere, medyacılık veya habercilik faaliyeti yürüten oluşumların dahi internet üzerinden yayınlarını sunduğu özgür, ulaşılabilir ve kullanıcının tercihlerine göre dizayn edilebilir bir ortamı ifade etmektedir. Postmodern dönemde medya gücünün yönetici elitlere değil topluma ve demokrasiye yarayacağını savunan çok sayıda karşıt fikir oluşmuştur. Demokratik kurumların ve anayasal güvence kapsamında demokratik düşüncelerin sağlam yerleştiği gelişmiş diyebileceğimiz ülkelerde postmodern medya, demokrasinin ve temsili siyasetin gelişmesine katkılar sağlamıştır. Ancak otoriter rejimler tarafından yönetilen ülkelerde bu yöndeki etkileri çok tartışmalıdır.

Postmodern medyanın siyasete etkileri, felsefi olarak uzun zamandır tartışılmaktadır. Medyanın gelecekte kazanacağı önemin erken fark edilmesi dijitalleşmenin başlamasından itibaren bilgi teknolojileri ve alternatif medya araçlarının siyasi aktörler veya siyasi oluşumlar tarafından rağbet görmesine neden olmuştur. Siyasilerin daha düşük maliyetlerle daha büyük kitlelere ulaşması sağlanırken, demokratikleşme çabasında olan toplumlar ve oluşumlar da bilginin hızlı erişilebilirliği vasıtasıyla doğru bilgiye ulaşabilme imkânını elde etmişlerdir. Geleneksel medya döneminde medya patronları veya medya gücünü elinde bulunduran siyasi aktörler medyanın siyasete etkisini kısmen yönetebilmişlerdir. Bugün postmodern medyaya egemen bir gücün hâkim olduğu söylenemez, dolayısıyla güç dengelerinin kimin lehine işleyeceği kestirilemez. Bununla birlikte, Donald Trump’ın attığı bir tweet ile Türkiye’ de TL’nin değer kaybetmesine neden olan bir süreci başlattığı olay, tam olarak postmodern medyanın hem ulusal hem de uluslararası siyaset açısından ne kadar büyük bir gücü bünyesinde barındırdığını gözler önüne sermektedir. Dijital kültürün gerçek bir kültür olmadığını ve insanlar arası etkileşimi tüketerek aynı zamanda toplumsal gerçekliği de bir hiper gerçekliğe dönüştürdüğünü söyleyebiliriz. Bu şekilde ekranlardaki görüntüler olarak simülasyonlar üzerinden oluşan bir kültür, gerçek anlamıyla bir kültür değildir. Bir kültür, kendi anlam kodlarına, kendisine göre bir bütünleşmeye ve bilgi birikimine dayanmaktadır. Günümüzün kitle iletişim teknolojileriyle oluşan yeni dijital kültürde bu unsurları görmek mümkün değildir.

Araştırmacı gazeteci Muhammet Binici tarafından hazırlanan bu önemli kitap toplum için önemli bir çalışmadır. Binici’nin yaptığı araştırma önemli konuları gün yüzüne çıkartmaktadır. Bu bakımdan kendisini tebrik ediyorum. Kitabın milletimize ve toplumumuza faydalı olmasını ve yol göstermesini dilek ve temenni ediyorum.

 

 

Prof. Dr. Süleyman DOĞAN

​Yıldız Teknik Üniversitesi,

Fen Edebiyat Fakültesi,
Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi

 
Kaynak: Editör:
Etiketler: Prof., Dr., Süleyman, Doğan, Ben, Kimim, Silik, Yüzlerin, ve, Kanadı, Kırık, Kuşların, Hikayesi, Takdim, ve, Tebrik,
Yorumlar
Haber Yazılımı