
BAŞSAVCI AKIN GÜRLEK
VE TEMİZ ELLER OPERASYONU
Bu yazıyı yazmak için iddianamenin mahkemeye sunulmasını bekledim.
Kimseyi yargılamak, suçlamak ya da aklamak maksadımız değildir.
Ayrıca yargılama, itham ve iddialar yapılırken de “sanık” önce insan ve insan hakları gözetilmesi, adil olunması devletin adalet iskeletini korumak anlamı taşır ki bugünün uygulamaları geleceğe örnek olması bakımından da sorumlulukla hareketi mecbur kılar. Bu değişmez kaidedir. Bu hassasiyetin her zaman gösterildiğine ve gösterilmesi gerektiğine inancımız tamdır.
Gelelim konumuza;
1990’larda İtalya’da Temiz Eller (Mani Pulite) Operasyonu akıllara kazınmış, İtalyan başsavcının cesur adımı sonrasında İtalya’da adı yolsuzluğa karışan pek çok siyasi partinin sonu olmuştur. İtalya’da “birinci cumhuriyetin sona ermesi” olarak ifade edilen bu operasyon ile İtalyan toplumunun beklentisini Antonio Di Pietro isimli savcı gerçekleştirmiş, adını “cesur savcı” olarak İtalyan tarihine yazdırmıştır.
Türkiye’de ise; Akın Gürlek isimli bir başsavcı toplumun “yolsuzlukların hesabının sorulması” beklentisine cevap vermiş, başlattığı unutulmaz operasyonlarla, “yapanın yanında kalıyor” umutsuzluğunu yıkmıştır.
Toplumun kahır ekseriyeti Sayın Başsavcı Akın Gürlek için adaletin “cesur yüreği” tanımlamasını yapmış, gönüllerde yerini almıştır.
“Yolsuzluk” operasyonu, savcılığın iddianamesi ile mahkemelere taşınmıştır. Operasyonda adı geçen şahısların suçlu olup olmadıkları yargılama sonrası ortaya çıkacaktır. Ancak toplumsal kabul; “Suçlu olmasa tutuklanmazdı!” veya “Suçsuz olsa koskoca İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı tutuklanır mıydı?” düşüncesi hâkimdir. Bu işin başka bir yanı. Bizim burada soruşturmaya konu olanları suçlu ya da suçsuz ilan etmek gibi bir maksadımız yoktur.
Adalet tecelli edecektir.
Özellikle İstanbul Büyükşehir Belediyesinde yürütülen operasyon sonrası “Cesur Yürek Başsavcı Akın Gürlek” Türk siyasetinde akıl almaz entrikaları iddianameye taşımış, Türkiye’de siyasette sadece yolsuzluk, usulsüzlük ve kirlenmişliğin yanında “siyasetin dış dizayn ve işbirlikçi oluşumlarını” da ortaya çıkarmış görünmektedir. Bir bakıma “CHP’yi de dış destekli dizayndan kurtarmıştır” denilebilir.
Merhum Korkut Özal 1990’lı yıllarda kendisini ziyaretimiz sırasında karşılaştığımız Anavatan Partisi’nden milletvekili merhum şair ve fikir adamı Erdem Beyazıt başta olmak üzere siyasette bulunan birkaç kişilik grubun kendisine serzenişte bulunmaları üzerine şu açıklamayı yapmıştı:
“Ben Türkiye’de bakanlık yaptım, Milli Güvenlik Kurulu üyeliği yaptım. Abim Turgut Bey Cumhurbaşkanı olana kadar şöyle düşünürdüm; Türkiye’de ‘siyaseti dizayn’ eden faktörleri sıraladığımda iç faktörler; seçmen, basın, iş dünyası, asker yüzde yetmiş etkili; dış faktörler ise yüzde otuz etkiliydi. Ağabeyim Turgut Bey Cumhurbaşkanı olduğunda bu kanaatim tamamen değişti; dış faktörler yüzde yetmiş, iç faktörler yüzde otuz etkilidir.”
Merhum Korkut Özal’ın bu tespiti sadece o dönemi mi kapsamakta veya oranlar hep öyle midir bilmiyoruz. Ancak Türkiye’de siyaset ve Türkiye’nin yönetiminde dışarıdan etki etme, siyaseti dizayn etme girişimlerinin olduğunu mahkemeye sunulan iddianamede görmekteyiz. Bir kısım CHP’lilerin de bu iddialar karşısında hayrete düştükleri, bu operasyonun adeta “CHP’yi ele geçirme ve dizayndan kurtardığını” düşündüklerini tahmin ediyorum.
İşin vahametini yargılama sonrası bakıp göreceğiz.
Başta İstanbul Belediyesi olmak üzere yolsuzluk soruşturmalarının sonunda binlerce sayfalık iddianameden anlaşılmıştır ki belediyede akıllara durgunluk verecek olaylar yaşanmıştır. “Ya bu şahıs cumhurbaşkanı olsaydı, vay ülkenin başına gelecekler!” dedirten cinsten olmuştur.
İddianame mahkemelere sunulmuştur. Suçlu–suçsuz yargılama sonrası ortaya çıkacak; soruşturmaya dair CHP tarafından yürütülen kampanya ve ithamlara mı yoksa iddianamenin gerçek belgelere dayanıp dayanmadığına mı bakılacaktır.
Görünen o ki CHP’yi daha sıkıntılı günler beklemektedir.
Devletin yargı mekanizması ve Sayın Başsavcı Akın Gürlek bu süreçte adaletin tesisi sırasında hiçbir baskı ve yıldırma hareketine itibar etmemiştir. Kendisini gönülden kutluyorum.
Şimdi sırada adaletin yavaş yürüdüğü, adalet mekanizması içinde de adalete gölge düşüren iddialar ve toplumda oluşan olumsuz kanaatlerin gerçeğinin ortaya çıkarılmasıdır.
Bu operasyonlar toplumda, savcılarımızdan Sayın Akın Gürlek gibi cesur adamlar beklentisini doğurmuştur.
Vira bismillah!
Hangi siyasi partili olup olmadığına veya “arkasında o var, bu var” safsatalarına bakmadan devletin bütün kurumlarından “çürük yumurtalar” temizlenmeli; temiz toplum, temiz siyaset, adil devlet’e inanç vatandaşlar nezdinde tekrar sağlanmalıdır.
Vesselam.
YAZARIMIZIN TÜM YAZILARI İÇİN
https://www.bncmedyahaber.com/yazar-yeniden-refah-partisi-1211.html
|
|
||
|
