
Fesli Vatandaş, Şapkasız Devlet: Kıyafetin Değil, Çifte Standardın Hikâyesi
2025 yılının Temmuz sıcağında, Türkiye yine kendisiyle çelişti.
Bir vatandaş, Şanlıurfa’dan Rize’ye giden bir otobüs yolculuğunda başına fes taktı. Anadolu’nun bağrından, geleneklerin içinden gelen bu sade başlık, bir yolcunun gözüne batınca ortalık karıştı.
Otobüs Diyarbakır’da durduruldu, jandarma devreye girdi, vatandaş karakola götürüldü.
Gerekçe?
Şapka İktisası Hakkında Kanun’a muhalefet.
Evet, 1925 yılında çıkarılmış ve teknik olarak hâlâ yürürlükte olan o ünlü kanun.
Ama burada duralım. Çünkü artık olay sadece bir “fes” meselesi değil.
Fes: Bir Serpuştan Fazlası
Bugün sadece yasak simgesi gibi gösterilen fes, bu toprakların hafızasında çok daha derin bir anlama sahiptir.
Fes, bir dönemin Anadolu insanının günlük yaşamının ayrılmaz parçasıydı.
Fes; camide imamın, kahvede dedenin, sokakta esnafın başında asaletle taşınırdı.
Bir şıklık ifadesiydi, bir aidiyet göstergesiydi.
Fes, yalnızca bir kumaş parçası değil, bir kültürün ve hafızanın taşıyıcısıydı.
Bazılarına göre gelenek, bazılarına göre miras, bazılarına göre ise hâlâ bir kimliktir.
Ve hiçbir yasa, bir halkın kültürel kimliğini bastıramaz; bastırmaya kalkarsa, bu yalnızca tepki doğurur.
Üstelik bu vatandaş ne gösteri yapıyordu, ne siyasal mesaj veriyordu. Yanında öğrencileriyle, sessizce seyahat ediyordu. Fesini yalnızca kendi örfünden, görgüsünden, büyüklerinden gördüğü şekliyle takmıştı.
Sormazlar mı şimdi:
- Bir milletin tarihinde yeri olan bir serpuşu takmak neden suç olur?
- Fesin suç sayıldığı bir ülkede, kültüre ne kadar saygı kaldı?
Şapka Kanunu: Seçmeli Hukuk Mu?
Ama asıl ironi burada başlıyor.
Şapka Kanunu, 25 Kasım 1925’te çıkarıldığında diyor ki:
"TBMM azaları, memurlar ve müstahdemler şapka giymek mecburiyetindedir."
Yani eğer bu kanun uygulanacaksa, sadece fes takana değil, şapka takmayan herkese işlem yapılması gerekmez mi?
O hâlde soralım:
- TBMM kürsüsünde kaç milletvekili şapka ile oturuyor?
- Devlet dairelerinde kaç memur görevine şapka ile başlıyor?
- Vatandaşın başındaki fese müdahale eden polis, şapkasını nerede unutmuş?
Eğer kanun buysa ve uygulanacaksa, o zaman yalnızca fesliye değil, şapkasız milyonlara da işlem yapılmalı.
Ama yapılmıyor. Çünkü mesele kanun değil. Mesele semboller üzerinden yürütülen görünmez bir savaş.
Çarpık Bir Görüntü: Fes Suç, Şapkasızlık Serbest
Bu tablo bize şunu söylüyor:
- Şapka Kanunu, yalnızca seçilen hedeflere karşı çıkarılıyor.
- Kültürel aidiyet taşıyanlara yasak, devlete şapkasız hizmet edene serbest.
Bu artık sadece hukuki değil, ahlaki bir ikiyüzlülük sorunudur.
Kültürüne sahip çıkan vatandaş yargılanırken, kanunu yıllardır fiilen ihlal eden bürokrasi ödüllendiriliyorsa, burada hukuk işlemiyor.
Burada sadece güce göre şekillenen bir düzen var.
Eğer bu ülke gerçekten hukuk devleti olacaksa, 100 yıl öncenin devrim kanunlarını ya herkese eşit uygulayalım, ya da tarihte onurlu bir yere koyup güncel hukuka yakışır şekilde revize edelim.
Yoksa başındaki fesle karakolluk olan halk, başındaki sorumluluğu taşımayanların gölgesinde ezilmeye devam eder.
Unutmayalım:
Bir milletin onuru, başına ne taktığında değil; taktığına hangi değeri, hangi tarihi, hangi anlamı yüklediğindedir.
Vesselam!..
|
||||||||
|